Son yıllarda adını 3. Yavuz Sultan
Selim Köprüsü sayesinde sıkça duyduğumuz Garipçe, bugünlerde balık severlerin
gizli rotası. Burası, şehir yaşantısının yoğunluğunu bir kenara bırakıp birkaç
saatliğine kendinizi dinleyeceğiniz, sevdiklerinizle hoş vakit geçireceğiniz
küçük, sakin bir köy.
“ Eski zamanlarda,
adı Gyropolis (Akbabalar Şehri) olan Garipçe’ nin rüzgâr tanrılarıyla
da yakın bir ilişkisi var; efsaneye göre acımasız rüzgar tanrısının damadı olan
kralın sarayı buradaydı ve oğullarıyla birlikte Gyropolis’ i her türlü
tehlikeden koruyorlardı. İsmi, Rumeli Feneri’ne olan yakınlığından ötürü
“oldukça yakın” anlamındaki Karibce’ nin günümüze değişerek gelmesiyle
oluşmuş.”1
Sarıyer ilçesine bağlı olan Garipçe
Köyü, Rumeli Kavağı ve Rumeli Feneri arasında bulunmaktadır. İki küçük tepenin
ortasında kalan sessiz bir balıkçı köyü. İstanbul’ da köy yaşantısının tüm
olanaklarını görebileceğiniz nadide yerlerden biri. Köy halkının çoğunluluğunu
yaşlılar oluşturmakta. Genç ve orta yaşlı kimseleri görmeniz pek mümkün değil.
Köy halkının çoğunluluğunu Karadenizliler oluşturmakta.
Köyde yaşayan birçok kişinin evinin
önünde bahçesi var. Kendi imkanları ile yetiştirdikleri meyve ve sebzeleri
görmeniz mümkün. Ayrıca, köyün giriş kısmında kadınların kendi emekleri ile yetiştirdikleri
ürünlerden de satın alabilirsiniz. Eski ahşap binanın gölgesine kurulan
tezgahların üzerinde tarhana, kuskus, reçel, turşu çeşitleri, salça, yumurta,
Trabzon ve mısır ekmeğini göreceksiniz.
Avuç içi kadar küçük bir alana sahip
olan Garipçe Köyü’ nün geçim kaynağı; balıkçılık. Köye ilk adım attığınızda
sizleri bir kenarda bekleyen balıkçı ağları ve tekneleri selamlayacak. Avlanma
sezonun başlaması ile yılın en yoğun günlerini yaşamaktadır.
Sahil kıyısına kurulmuş olan balıkçı restaurantları gün boyunca birçok yerli ve yabancı turistti ağırlamaktadır. Yan yana dizilmiş olan restuarantlar arasında istediğiniz restuaranta geçiş imkanınız bulunmaktadır. Örneğin; ilk sırada karşınıza çıkacak olan restaurant denize sıfır olmasına rağmen deniz seviyesinin üzerindedir. İç kısımlara ilerlediğinizde çakıl taşlarının üzerine bırakılan masalarda balığınızı afiyetle yiyebilirsiniz.
Sahil kıyısına kurulmuş olan balıkçı restaurantları gün boyunca birçok yerli ve yabancı turistti ağırlamaktadır. Yan yana dizilmiş olan restuarantlar arasında istediğiniz restuaranta geçiş imkanınız bulunmaktadır. Örneğin; ilk sırada karşınıza çıkacak olan restaurant denize sıfır olmasına rağmen deniz seviyesinin üzerindedir. İç kısımlara ilerlediğinizde çakıl taşlarının üzerine bırakılan masalarda balığınızı afiyetle yiyebilirsiniz.
Balığın yanında sizlere yöresel lezzetlerden
de sunumlar yapılacak. Damak zevkinizi şımartacağınıza emin olabilirsiniz. Mısır
ekmeği, şakşuka ve semiz otu salatası gibi lezzetler köye gelen misafirlere
özel olarak sunulmaktadır.
Garipçe Köyü’ nün bir diğer güzelliği
de, leziz köy kahvaltısı. Sessiz, sakin ve huzurlu bir ortamda kahvaltı yapmak
isteyenler için ideal yer bir. Deniz manzarası eşliğinde bir yandan çayınızı
yudumlarken diğer bir yandan da dalga sesleri eşliğinde huzuru hissedeceksiniz.
Balık restuarantlarının birçoğunda sabah saatlerinde kahvaltı hizmeti de
sunulmaktadır.
Dilerseniz, köy manzarası eşliğinde de
kahvaltınızı yapabilirsiniz. Sizlere sunulan eşsiz lezzetler arasında uzun
yıllar unutamayacağınıza inandığım bir tad var. El yapımı olan reçeller daha
önce yediğiniz bir reçele benzemiyor. Aynı zamanda el yapımı olan kurabiyeler
de öyle. Kahvaltıda sizlere sunulan hemen hemen her şey burada yaşayan
kadınların el emeği. Yediğiniz yiyeceklerin tümünün organik olduğuna gönül
rahatlığıyla inanabilirsiniz.
Gün içerisinde vakittiğinizde varsa
şayet köyün üst kısımlarını da görmenizi tavsiye ederim. Yeşilin ve mavinin bir
ahenk içerisinde varlığını sürdürdüğü Garipçe Köyü, İstanbul’ da her zaman
gezilmesi gereken yerlerden biri. Karadeniz ve Boğaz' ı eş zamanlı
görebileceğiniz muhteşem bir manzara sizleri karşılayacak. Yıllara meydan
okuyan Cenevizlilerden kalan tarihi kale de köye ayrı bir güzellik katmaktadır.
Tarihe ilgisi olan kişilerin daha
önceden de bildiği Garipçe Kalesi bugünlerde fotoğraf tutkunlarının buluştuğu
seçili yerlerden biri. Gerek popular kültür sayesinde olsun gerekse
gereksinimler doğrultusunda ortaya çıkan dış çekimler (nişan,düğün
fotoğrafları) sayesinde adını bir kez
daha duyurmayı başardı. Sosyal medya’ da (Instagram, Facebook) Garipçe’ yi
araştırdığınızda ziyaret amaçlı gelen birçok kişinin anı ölümsüzleştirmek adına
Garipçe Kalesi’ nin önünde fotoğraflarının olduğunu göreceksiniz.
“Antik Çağ'da Lykion Limen (Likyalıların limanı) adı verilen
koyda boğaza hakim bir noktaya Osmanlı Sultanı III.Mustafa tarafından
1757-1774 yaptırılmıştır. Boğaz’ ı korumak amaçlı yapılmıştır. Denizin diğer
yakasında Anadolu Kavağı’ nda bulunan Yoros Kalesi ile aynı görevi
üstlenmiştir.”
Kaleye,
deniz tarafından bakıldığında eski halini az çok muhaza ediyor olsa da
kara tarafından bakıldığında durum oldukça kötü. Bilinirliği günden güne
artmasına rağmen ne yazık ki, eski ihtişamlı günlerinden eser yok. Restorasyon çalışmalarının yakın zamanda başlatılmasını
umut ediyorum. Kalenin içerisinde dolaşmak çok zor. Karanlık olması da ayrı bir
etken. Etrafının çöp yığınları ve bira şişeleri ile bezili olması çok üzücü…
Umarım duyarlığı kişilerin yardımı ile beklediği güzel günlere bir an evvel
kavuşur.
Garipçe’ ye gelmeden önce göz önünde
bulundurmanız gereken önemli birkaç unsur var. Köy, iki tepenin arasında olmasına
rağmen sonbahar ve kış aylarında (özellikle soğuk ve rüzgarlı günlerde) gezinmesi
oldukça zor bir yer. Gezi rotanızı belirlemeden önce hava durumuna bakmanızı
tavsiye ederim.
Unutmamanız gereken bir diğer unsur
ise, Rumeli Feneri ile karıştırılması. Garipçe, Rumeli Feneri’ nden daha önce
gelmektedir. Kendi aracınızla veya toplu taşıma araçlarını kullanarak buraya
gelmeniz oldukça kolay. Otobüsün ilk kalkış yeri olan Hacıosman Metro Durağı’
ndan 150’ e binmeniz gerekmektedir. Kendi aracınızla da gidecek olursanız,
Sarıyer merkezden hiçbir yol ayrımına sapmadan Şehit Mithat Caddesi’ ni takip etmeniz gerekmektedir. Bu yol sizi
Sarıyer’ in tepesine götürecektir. Bundan sonra tabelaları takip ederek
yolunuza devam edebilirsiniz. Ortalama gidiş süresi 40- 50 dk arasında
değişiyor. Köyün girişinde aracınızı parka edeceğiniz boş alan mevcut.
Birkaç saatliğine de olsa
şehrin gürültüsünü ardında bırakmak isteyenler için Garipçe Köyü paha biçilemez
bir yer. Son yıllarda “doğaya dönüş” çağrısına yanıt vereceğiniz en güzel yer
bence. Çam ağaçları ve tertemiz deniz
havası eşliğinde el değmemiş doğasına hayran kalacaksınız.
Sevgiyle Kalın
Kaynakça
1- http://www.saffetemretonguc.com/sariyer/ internet adresinden 17.11.2018 tarihinde alıntı yapılmıştır.